SERKAN MUTLUOĞLU

Yıllarca basketbol, futbol, yüzme, halter, avcılık...gibi pek çok sporla ilgilendim. Gel sana lisans çıkaralım futbol oynayasın dediler, kendimi futbolun içinde buldum. Öğretmenimiz yaz aylarında çalıştırmak için çağırdığında bir baktım ki okulun takımında basketbol oynuyordum. Babam artık zamanı geldi dediğinde yüzmeye başladım. Hayatımın her aşamasında spor oldu. Diyebilirim ki yıllar sonra ne olacağını bilmeden bu sporlar beni aikidoya hazırladı.

Aikidoyla tanışmam Stevan Segal’in filimleri ile başladı. Onun yaptığı basit hareketlerin ne kadar etkili olduğunu gördüğümde çok etkilendim. Hemen  aikidoyu araştırmaya başladım. Ama ne yazık ki ülkemiz KKTC’de bu spor yapılmıyordu. Ama içime düşen bu ateş yıllarca bekledi. Daha önce yaptığım sporlara ara verdiğim bir dönemde aikido ile ilgili  bir kitap buldum. Bu kitabı bir solukta okudum. Ama bu spor kitapla öğrenilecek bir spor değil elbet.  Bir gün KKTC  Tekwando Federasyonu’nda hocalık yaptığını bildiğim Öykü adındaki arkadaşıma gittim. Ona federasyonda  aikido yapılıp yapılmadığını sordum. Bana birkaç yıldır yapıldığını, Murat Karagenç adında bir hocanın haftada üç gün antreman yaptırdığını söyledi. Bana Murat Hoca’nın telefonunu verdi. Murat Hoca, ilk görüşmemizde bana lisans için gerekli evrakları verdi. Kısa zamanda lisansımı çıkarıp dojoda antremanlara başladım. Antremenlara  bazen sekiz  bazen dokuz kişi geliyordu. Murat Hoca ve diğer arkadaşlar sayesinde antremanlarda  hiç yabancılık çekmiyordum. Herkes çok anlayışlı ve sabırlıydı. Başlarda bir an önce diğer arkadaşlara yetişmek için kendimi zorluyordum. Ama yaptığım birkaç yanlış hareketin verdiği ağrıyla yavaşladım. Özellikle mae ukemi  aceleye gelmeyecek ve zaman isteyen bir hareketti . Anladım ki demir sabırla ve dövüle dövüle şekil alıyor. Yeni teknikler öğrendikçe aikidoyu hem bedensel hem zihinsel olarak kendime daha yakın hissediyordum. Tam bana göre bir spor diyordum. Antremanları eksiksiz takip ediyordum. Bazen çalışmalarda arkadaşların Evren Hoca’dan bahsettiklerini duyuyordum. “Evren Hoca bunu demişti, şunu yaptırmıştı, şunları bizden istedi, diye konuşuyorlardı.” Evren Hoca kimdir? diye sorduğum zaman, onun ayda bir defa Türkiye’den geldiğini, bir hafta ya da on gün kaldığını, çok iyi bir hoca olduğunu söylediler. Evren Hoca ile ilk görüştüğümde benimle ayrı olarak ilgilendi. Bana daha toleranslı davranıyordu. Diğer arkadaşları antremanlarda yerden yere vuruyordu.  Kimseye bir şey olmuyordu. Normal koşullarda futbol, basketbol oynarken pek çok kez sakatlanabilirsiniz. Ama aikidoda eğitimli bir hocanın ellerinde size hiçbir şey olmaz. Hocamızın bizi çalıştırırken dojoda tam bir sessizlik vardı. Disiplini beni çok etkilemişti. Normal zamanda çalışırken de yoruluyorduk. Ama Evren Hoca ile çalışırken dojodan kan ter içinde çıkıyorduk. Zamanı az olduğu için bizleri daha fazla çalıştırmak istiyordu. Biz de ona uyum sağlamaya çalışıyorduk. Deyim yerindeyse Evren Hoca her geldiğinde bir basamak daha yükseliyorduk. O geldiği zaman da kimse antreman kaçırmak istemiyordu. Evren Hoca ile çalışırken herkes gibi ben de zamanla doğru yaptığımı zannettiğim teknikleri ve hareketleri eksik ya da hatalı olduğunu fark ediyordum. Ama Evren Hoca bize bunları söylemiyor, bazen anlattığı bir hikaye ile bazen ince bir mizahla bazen de başka bir arkadaşa o hareketi yaptırarak fark ettiriyordu. Evren Hoca, öğrendik dediğimiz bir tekniğin farklı yönlerini keşfetmemizi ve öğrenmemizi sağlıyordu. Her geçen gün bu spora hayranlığım artıyordu. Çünkü hiçbir hareket  göründüğü gibi değildir. 
Aikido, anlamında olduğu gibi beden ve zihnin uyum içerisinde olmasını sağlar. Zihin, bedenden daha hızlıdır. Bazen düşünürsünüz ama beden geriden gelir. Bu spora yeni başlayanların yaşadığı güçlüklerden biri, budur. Düşündüğümüzü hemen yapmak isteriz ama bedenimiz geri kalır. Antreman yaptıkça beden ve zihin uyum içerisinde çalışmaya başlar.

Aikidoya başlamadan önce her gün bel ağrısıyla uyanıyordum. Aikido vücuduma öyle bir esneklik ve güç kazandırdı ki bu ağrıdan eser kalmadı. Akido, diğer sporların hasarlarını da bende iyleştirdi. Vücuduma inanılmaz bir yumuşaklık kazandırdı. Bedenimin daha önce kullanmadığım bölümlerini  kullanmaya ve keşfetmeye başladım.

Ben bu sporu yapmaya başladığımı söylediğimde en yakınlarım ve arkadaşlarım bana inanmıyordu. Benim ağır olduğumu ve yerden kalkamayacağımı söylüyorlardı. Ben de dojoya erken gittiğim bir gün Enis arkadaşımın beni ukemi yaparken videoya çekmesini istedim. Sonra bu videoyu inanmayan herkese gösterdim.  Çok şaşırdılar. Kendileri de aikidoya başlamak istediler. 
Aikido benim içime öyle işledi ki inanın gün içerisinde işimi yaparken de teknikleri çalışıyorum. Bu spor sayesinde yeni bir hayatım oldu. Kendime olan özgüvenim ve sabrım arttı. Öfkeli insanlara karşı daha esnek ve anlayışı davranıyorum. Çünkü bana zarar vermeye kalkarsa kendimi koruyabileceğimi biliyorum. Artık olaylara daha olgun ve dışardan bakabiliyorum.

Bu sporu yapan insanlarla ilgili beni hayrete düşüren şeylerden biri de üst düzey hocaların yaşlarını hissetmediklerini söylemeleridir. Yetmiş yaşında da olsa dojoda kendilerini o yaşta hissetmiyorlar.  Yaşlanmak onlar için bir şey ifade etmiyor. Ben 49 yaşındayım ve bu spora başlayalı 3 yıl oldu. Bu sporu hayatımın sonuna kadar yapmak istiyorum
 
Serkan Mutluoğlu
rss